Son zamanlarda bu sitedeki yayınlarımın seyrekleşmesine yol açan bir meşgalemden söz etmek istiyorum: Elektronik cihaz onarımları – emeklilik dönemimde profesyonel bir uğraş.
Bu yayında arıza aranırken sırasıyla neler yapılabileceğinden söz ediyorum, ama bunların nasıl yapılacağını anlatmıyorum. Amacım onarım eğitimi değil, sadece buradaki yayınlara ara verdiğimde nelerle meşgul olduğum hakkında bilgi vermek istedim. Uzun aralıklarla yeni yayın yapmadığımda bunu tembelliğime vermeyin diye. Onarımların dışında profesyonel amaçlı ürün geliştirme çalışmalarım da oluyor.
Bu işin kapsamında elektronik ev aletleri gibi tüketici tipi ürünler değil, profesyonel cihazlar var, şu an için ağırlık oyun makinalarının kontrol modüllerinde.
Onarım işleri aslında mühendislik değil, teknisyen arkadaşların alanına giriyor. Mühendisin asıl işi cihazların onarımı değil, onların tasarımı, problemlerinin çözülmesi ve geliştirilmesi. Teknisyen arkadaşlar bölgelerine girdiğim için kusura bakmasınlar.
Bu yayın biraz yakınma, biraz uyarı niteliğinde olacak.
Evlerimizde mobilyalar dışındaki nereyse her şey irili ufaklı elektrikli aletler. Buzdolapları, TV ler, çamaşır bulaşık makinaları, fırınlar kombiler … Bunlar arızalanınca servis çağırıyoruz. Şurası bozulmuş, abi bunun beyni yanmış komple değişmesi gerekiyor vb. ne derlerse tamam deyip paralarını ödeyip bir de teşekkür edip gönderiyoruz.
Bende son zamanlarda bu arkadaşların nasıl çalıştıklarını daha yakından izlemek gibi bir saplantı oluştu. Emeklilikten dolayı başıma iş almaktan kaçınmadığımdan olsa gerek.
Sanki hayatımızda huzur bozacak şey kalmamış gibi, bir de bunu kurcalayıp asabımı iyice bozdum. Sizler de bir konuda daha “pimpirikli” olmayı göze alıyorsanız yazının devamını okursunuz. Yok, dert edecek yeteri kadar şey var zaten diyorsanız boş verin, başka şeylere bakın.
Yeni evimiz için 2009 da satın alıp kurduğum OLIVER marka gömme rezervuar bu kadar yıldan sonra kelimenin tam anlamıyla su koyverdi. Önce hafiften başlayan su kaçırma sorunu haftalar içinde büyüdü, büyüdü, günün birinde şarıl şarıl akıtmaya başlayınca bana koları sıvayıp girişmek kaldı.
Bu aleti özellikle seçmedim. Vitrifiye malzemeleri satın almak için girdiğimiz Kozyatağı Vitra mağazasında bu vardı, bir sürü başka malzeme arasında bunu da aldık. Ama Türkiye koşulları işte, artık ne orada o mağaza var, ne de bu markanın servisi, yedek parçası, hiç bir şeyi yok.
İş başa düştü. O mağazadan bu ürünü bir tek ben almadım herhalde. Bu kadar uğraştım, bari birilerine daha faydası olur diye yazıyorum, hem de resimli roman gibi.
Oğlum’un 55″ Samsung smart TV si, artık 7-8 yaşlarında olmalı. arızalanıp hiç açılmaz hale geldi.
Servise vermeden önce, elektrikli ev aletlerimiz arızalandığında her zaman yaptığım gibi önce kendim bakmaya karar verdim. Çok kolay bulunan bir güç kaynağı arızası olduğunu belirleyip onardım.
Çok basit bir teşhis ve onarım da olsa, kısaca anlatıp kayda geçireyim.
Samandıra’daki evimize 2009 da taşınmıştık. Sekizinci yılda mutfak lavabosunun bağlı olduğu gider borusu önce zaman zaman tıkanmaya başladı, pompalayarak, ya da lavabo-aç türü kimyasallarla temizleyip devam ettik. Sonunda da tamamiyle tıkandı.
Aynı boruya bağlı bulaşık makinası da o kısmi tıkanıklıklar, zorlamalar sırasında arızalandı, iki üç defa servis çağırmak zorunda kaldık. Ama önceleri sorunun daralmış olan gider borusu olduğunu anlayamamıştık, sonradan işin ayırdına vardık.
Bu gider borusu soldaki fotodaki köşede. Lavabonun altında başlayıp sağ alt köşeye doğru eğimli olarak gidiyor. Ondan sonra buzdolabının olduğu köşeye doğru çok az bir eğimle geliyor. Bu köşeden sonra tekrar sağa dönerek bir metre kadar buzdolabının arkasında kalan köşeye, ama bu sefer sıfır eğim ile gidiyor. Son olarak, o köşeden de dik açı ile dönerek 2 metre ileride yerdeki çıkış noktasına yine sıfır eğim ile ulaşıyor. Görüldüğü gibi 3 metre kadar mesafeyi, yarısı sıfır eğim ile kateden 50 mm ilk PVC borudan bir giderimiz var.
Bir de krokisini çizelim oldu olacak:
Krokideki kırmızı bölüm buzdolabının ve mutfak dolaplarının arkasında kalan sıfır eğimli borular. Bu kısım ve hatta bunun öncesindeki hafif eğimli bölüm tamamiyle tıkanmış vaziyette idi, hiçbir şekilde ulaşılamıyordu, son derece sert bir pislikle dolmuş durumdaydı.
İlk akla gelen ve tesisatçıların önerdikleri, seramikleri kırıp kaldırıp boruları tamamiyle değiştirmek idi. Ama bu korkunç müdaheleyi göze alsak dahi kesin çözüm olmayacaktı, zira yine aynı şekilde eğimsiz bir tesisat yapacaktık, 8-10 yıl sonra gene tıkanacaktı.
Bunun üzerine yine ben kolları sıvadım, buzdolabının arkasında görünmeyen bölgede boruya erişip bir delik açarak temizlemeye karar verdim. Açtığım deliğe de bir bakım kapağı koyup ileride tekrar aynı şey başımıza geldiğinde müdahale edebilecektim.
Boruya ulaşmak için duvar dibindeki tek bir seramiği kesip kaldırmak yeterli olacaktı. Zamanında tesisatı yaparken epeyi fotoğraf çektiğimden seramiklerin altından ne çıkacağını, borunun nereden geçtiğini çok iyi biliyordum. Bu önemli idi, zira bu pis su borusu tek başına değildi, onun yanısıra sıcak-soğuk su boruları ve elektrik tesisat boruları da gidiyordu. Ezbere yapılacak bir kırma delme işi çok ciddi sonuçlara yol açardı.
Önce buzdolabını çekip alet edevatı hazırlayarak işe giriştim. Bunun için hanımın evde olmadığı bir günü seçtim, tahmin edebileceğiniz nedenlerle.
burada görülen Karcher basınçlı yıkama aleti, borulara basınçlı su vererek temizlik için kullanılacak. Ama önce katı pisliği temizlemek gerekiyor.
Buzdolabı çekildi, inşaat alanı hazır.
Sırada pis su borusuna ulaşmak üzere seramiği kırmak var. Hassas bir operasyon olacak.
Seramik kırılarak borunun çevresi açıldı, buraya kadar sorun yok.
Biraz yakından bakalım. Siyah elektrik tesisat borusu ve temiz su boruları engel oluşturmayacak. Şanslıyım.
Boru buat açma testeresi ile delindi. Yalnız, bu testerenin ortasından aşağıya uzanan kılavuz matkap ucunu hesaba katmamıştım, az kalsın matkabın ucu borunun alt tarafını delecekmiş. Şans eseri kurtarmışım. Bazan -nadiren de olsa- şansım yaver gidiyor. Borunun içindeki sıkıştırılmış kum görüntüsündeki pislik görünüyor. Bu pislik borunun yatay gittiği bölümleri tamamiyle doldurmuş halde.
Borunun içini kalıncana bir galvaniz tel ile sağa sola dürtükleyerek temizledim. Bu arada musluğu önce az, sonra tam olarak açarak ufalanan pisliklerin su ile akıp gitmesini sağladım. En son da tazyikli su makinasıyla nihai temizliği yaptım.
Boruyu tıkayan, yılların birikimi tortular böyle. Adeta alçı dökülmüş gibi, kaskatı bir şey. Deterjan, yemek, yağ, artık lavaboya ne gidiyorsa zamanla beton gibi olup böyle sonuçlanıyor. Bu ancak mekanik yöntemlerle temizlenebiliyor. Öyle kimyasal ya da basınçlı su ile olacak iş değil. Pis su borularında eğimin hayati önemi var. Benim burada eğim verme şansım olmadı, zira duvarı bu kadar oymam mümkün değil, taşıyıcı beton perde var. Yüzeyden iki santim ötede karşıma betonun demirleri çıkıyor..
Şimdi yıllar içinde yeniden böyle bir birikim olacak. Onun için sırada bu açtığım yere bir bakım kapağı koymak var.
Bakım kapağını yerleştirdim. Bakım kapaklı PVC boruyu buraya geçirebilmek için, boyuna keserek bir tarafını açtım. Biraz esneterek delmiş olduğum yerin üzerine oturttum. Gayet güzel ve sıkıca yerleşti. Yapıştırmak ve sızdırmazlığı sağlamak için altına bolcana Tangit sürdüm.
Tangitin sertleşmesinden sonra epeycene test ettim, ama su seviyesini kapağa kadar yükseltmenin bir yolunu bulamadığım için gerisini zamana bıraktım.
Artık sıra buraya bir kapak yapmaya geldi. Yeniden harç ve seramik işine girişmek istemediğim için önce tahtadan bir kapak uydurdum. Tahtanın kapağa baskı yapmadığından emin oldum. Bu kapak seramik seviyesinden birkaç milimetre aşağıda şu haliyle.
Nasıl olsa buzdolabının altında kalacağı için işin kozmetik yönünü kafama pek takmadım. Bu çözümün bizi kurtardığı felaketi düşününce ödenen küçük bir bedel.
Buzdolabı tekerleri o tahta kapağın üzerinden geçemeyecek. Onun için alüminyum profilden bir takviye plakası koyup silikonla sabitledim.
Buzdolabı biraz itekleyerek zorlayınca kapağın üzerinden yürüyerek yerine yerleşti. Ve iş tamamlandı.
Tesisatçıların önerisine uyup bütün mutfağı harap etmeden bu işi çözebildiğim için memnunum.
Bu arada söyliyeyim, bu işe girişmeden önce “kırmadan dökmeden yapıyoruz” diye reklam yapan tesisatçılardan birisini de çağırmıştım. Boru içine sokulan kameralarla, tıkalı boruları açamda kullanılan motorlu spiral hortumlu bir makina ile gelip epey uğraştılar. Ama o spiral, 90 derecelik dirsekleri dönemediği için 1 metreden öteye gidemedi. Üstelik benim durumumda dönülmesi gereken bir değil, üç tane dirsek var.
Bu işi 2017 de yaptım. Sekiz dokuz yıl sonra bakım kapağını açıp durumu kontrol etmekte yarar var, bu sefer borunun tıkanmasını beklemeyelim. Zira su seviyesi yükselir ve basınç da artarsa bu kapaktan su sızıntısını göze alamam, alt komşu ile papaz oluruz.
Bu yayının sonu – Selçuk Özbayraktar – Haziran 2020
Onarım işleri ikide birde karşıma çıkıyor ama, galiba yazmaya değmez diye burada yayınlamıyorum. Onu yayınlama, bunu yayınlama, sonunda blog sitesi dinamizmini kaybediyor. Bununla başlayalım, bakalım arkasını getirebilecek miyim.
Geçenlerde oğlumun eski Samsung televizyonu bozulmuş. İçinden patlama sesleri gelip susmuş ve bir daha da açılmamış. LE32A550P1 RXXH kodlu, 7-8 yıllık bir LED tv.
Böyle arızaları severim, cihazın tamamiyle ölü olduğu durumları yani. Zira mefta gayet kararlı bir konumdadır. Gelir gider, bazan görünür, bazan kaybolur arızaların teşhisi zor olur.
Hele cihaz tamamiyle ölü durumda ise bakacağınız yer besleme devreleridir, nereden başlayacağınızı bilirsiniz.
Neyse TV nin arka kapağını açınca karşımıza aşağıdaki manzara çıkıyor:
Bu epey eski bir televizyon. Smart TV tipinde değil, aptal bir set.
Ama Samsung’un geleneksel TV tasarımına uygun düşüyor. Yeni modellerde ekran sürücü ayrı bir grafik modül üzerinde yer alıyor.
Neyse, arkası açık iken besleme verip duruma bir bakınca hiç hayat olmadığı tekrardan doğrulandı. Kontrol edince zaten sigortanın da atmış olduğunu gördüm.
Yüksek gerilimler nedeniyle dikkatli olmak gerekiyor, hele son aylarda tek göze kalmış olmamam nedeniyle benim süper dikkatli olmam lazım. Zira 3 boyutlu göremiyorum.
Besleme modülünü çıkartıp masamızın üzerine aldık. Sigortasının atmış olması arızanın mutlaka burada olduğu anlamına gelmiyor ama gene de %90 ın üzerinde bir ihtimalle suçluyu burada bulacağız.
Bir alkol banyosu ile temizliğin ardından sıkı bir göz muayenesi ile, giriş katı ile inverter bölgesi arasındaki yüksek gerilim disk kondansatörünün bir bacağının eriyerek kopmuş olduğunu, bunun hemen yanından geçen bir köprüleme telinin de sigorta gibi eriyerek açılmış olduğunu gördüm. Bunu görmek öyle kolay oldu sanmayın, pek çok devre elemanında yaptıkları gibi bu bölgeye de silikon dökerek üzerini örtmüşlerdi.
Silikonla yapılan bu tür sabitleme yöntemlerini hiç sevmiyorum. Arızaları gizlediği gibi, tozu kiri toplayıp, nemin de etkisiyle arızalara yol açıyor. Burada silikonu bir yüksek gerilim dekuplaj kondansatörünün üzerine dökmüşlerdi. Bunun çatlak ve kıvrımları arasında biriken nemli toz da kısa devreye yol açmış.
Bu silikonla tesbit işini MOSFET lere de uyguluyorlar, son derece hassas olan gate ayakları da silikonla kaplanıyor. Neden böyle yaptıklarını anlayamıyorum. O tranzistorlar zaten soğutuculara vidalanıp bağlanmış durumda, daha da sabitlenmelerinde ihtiyaç yok ki.
Sonuçta, elimdeki hurda güç kaynaklarından söktüğüm bir 2200pF 2kV lık bir seramik disk kondansatörü kullanarak arızayı gidermiş oldum. Eriyip kopan teli de değiştirince TV miz çalıştı, bir on yıl daha hizmet eder artık.